2 Ocak 2013 Çarşamba

Melek gibiyim burda!

'Çay çay içmeye geliyorum..Şimdi ..şimdi..' bir hakim bu şekilde kendi odasından koridorun bir ucundaki diğer hakime seslenirken, içimde sizlere işimi gücümü anlatma isteği alevlendi.
Pazartesi sabahından başlamak suretiyle akşama kadar dua ettim. Milli piyango biletlerinin bari bir tanesi tutsundu. Yine aynı aslı olarak kalacaktım, işime devam edecektim ama daha az kaygılı biri olacaktım. Olmadı, olamadı, aldığımız beş biletin parası çıktı, son üç rakamın tutması da dualarımda birşeylerin eksik olduğuna işaretti.
Haftanın beş günü evimde annemi alpayımla bırakıp geldiğim bir işim var. İşimi gerçekten seviyorum, zor yaşam koşullarında severek işini yapan belki de azınlık gruptayım.
Tahmin ettiğiniz, belki de bildiğiniz gibi insanların hiç sevmediği, belki de sadece sicil kağıdı almak için bir kaç kere uğradığınız ki umarım hiçbir zaman yargılanma sürecine dahil olmayacağınız ortamda, adaletin dağıtıldığı, buram buram endişe kokan sarı koridorlu, bol insanlı, çayların kahvelerin etrafta uçuştuğu, kapıda polis amcaların ve teyzelerin sizleri beklediği, yanlarından geçerken uzun süre selam vermediğim için vicdan azabı çektiğimden dolayı şimdi hepsiyle göz teması kurmadan içeri giremediğim ortamda, saray olduğuna inanmadığım ama hala kargolarım için adliye sarayı yazmaktan vazgeçmediğim ve kendimi içinde bir prenses olarak göremediğim adliye sarayında bir psikolog olarak çalışıyorum.
Adliyede çalışan biz psikologlar, sosyal hizmet uzmanları ve pedagoglarla birlikte sosyal çalışmacılar olarak çalışıyoruz.  Kimimiz aile mahkemelerinde kimimiz ise çocuk mahkemelerinde çalışıyor. Aile mahkemelerinde evlilik birlikteliğinin devamı, yaşanan sorunların belirlenmesi, velayet konusunda tarafları tanıyıp, velayetin kimde olacağı hususunda görüş bildirme görevleri vb, çocuk mahkemesinde ise suça sürüklenen çocukların suça sürüklenme nedenlerini belirlemek, onları tanımak, haklarında karar veren hakimlere görüş bildirmek, onların nasıl daha iyi şartlarda olabileceğine ilişkin görüş vermek ve yönlendirmelerde bulunmak işimiz...Tabii adliye bünyesindeki personele koridorlarda, odamızda gönüllü psikolojik danışmanlık yapmamız da söz konusu...
İşimde en sevdiğim rolüm ise, ister tanık ister mağdur isterse sanık konumunda olsun çocuklarla iletişim kurmak, onlara kafalarındaki kocaman 'ben burda ne yapacağım?' sorusuna onlarla yanıt bulmak. Belki de en önemli can alıcı kısmı da bu.
Bizim bile hala anlamlandıramadığımız, yorumlamakta zorluk çektiğimiz pek çok şey varken bir çocuğun ne sebeple olursa olsun mahkeme sürecindeyken kendisine nerede olduğunu, neden orada olduğunu, nasıl davranabileceğini söyleyen bir meleğin bu süreçte yanıbaşında olmasının onunla bu süreci atlatmasının işimin en değerli tarafı olduğuna inanıyorum.
Bu görevimin  henüz ilk yılındaydım, o zamanlar bir boşanma davasında velayet hususunda taraflarla ve çocukla görüşmüştüm. Aradan 7-8 ay geçtiğinde bir personelle odamıza bir kız girdi. Malesef adını hatırlayamadığım 6 yaşlarında küçücük cimcime bir kızdı ve girer girmez bana sarılıp ağlamaya başladı. Annesiyle farklı bir konu nedeniyle adliyeye gelmişlerdi ve kalabalıkta annesini kaybedince görevlilere benden bahsetmiş ' o abla vardı beni ona götürün, o annemi bulur! ' demiş. İlk defa girdiği, hayatının belki de en kötü olayında anne ve babasının ayrılık sürecinde beni güvenilir seçmişti, beni cebinde o küçücük zihninde saklamıştı ve o gün en ihtiyacı olduğunda yanına beni çağırdı.

İşimi seviyorum işte. Melek gibiyim burda..Kanatsız birer meleğiz aslında...

1 yorum:

  1. İlk bu yazın denk geldi Aslı'cım. Bu anını okudum. Gayet güzel ve net ve hoştu. Boş zamanlarımda okumaya devam edeceğim. Sevgiler

    YanıtlaSil