29 Eylül 2019 Pazar

Sonbahar Gelince

 

 

Doğanın sarı renge bürünmesi, havaların erken vakitte kararmaya başlamasıyla birlikte içimizde oluşan garip bir huzursuzluk hissi, kuruyup yere düşen yaprakların ruhumuza ve gözlerimize yaşattığı o enfes güzellik ziyafeti...

Güneşin coğrafi konumumuzdan ve bedenimizden usul usul çekilmesiyle bizde de anlam veremediğimiz bir hüzün, sessiz sedasız bir içsel gerginlik ya da her zaman olduğumuzdan daha stresli davranışlar başlayabilir. Kendimizi biraz daha yorgun hissedip yataktan kalkmakta zorlanabilir, eskiden daha az şekerli beslenirken kendimizi tatlı krizi ataklarında bulabilir ve fiziksel olarak da sanki omuzlarımızda yükümüz artmış ve kas ağrılarımız ile gerginliğimiz artmış gibi hissedebilmekteyiz.

Sonbahar mevsimine geçiş süreci; düşüncelerimizi, yaşam koşullarımızı, çevresel düzenimizi yeniden şekillendirmek için mükemmel bir zaman dilimi olabilir.

Sonbahar depresyonu yılda birden fazla sayıda yaşanabilen, kişinin günlük yaşamındaki başına gelebilecek olumsuz olay ve kriz dönemlerinden bağımsız olarak yaşanabilen bir depresyon türüdür. Bu çeşit bir depresyona, ailesinde duygudurum bozukluğu ve depresyon öyküsü olanlar, D vitamini eksikliği olanlar, gün ışığından daha az yaralanan bölgelerde yaşayanların yakalanma olasılığı daha fazla olmaktadır.

Gün ışığının azalması, beynimizdeki kimyasalları ve hormon düzeylerimizi değiştirerek daha depresif hissetmemize yol açmaktadır. Zamanında belki de 'beni bu güzel havalar mahvetti' diyerek kendisini ifade eden şairimiz Orhan Veli de bize bu depresyonu işaret etmişti. Belki de 2000li yıllarda şarkıcı Göktan yalnız kaldığında bu depresyon yüzünden 'mevsimlerden sonbahardayım ' demişti. Geçmişten beri bu yüzden güz mevsimini hüzünle ilişkilendirdik ve  yaz aylarında ruhumuz kıpır kıpır olup 'aşık oluyorum eyvah, yerimde duramıyorum' diye seslendik. 

Peki sonbahar depresyonu yaşamak istemiyorsak neler yapacağız? öncelikle beslenme şeklimizi, alışkanlıklarımızı gözden geçirmeli; bizi daha yorgun , ağır hissettiren şekerli besin alımını azaltmalı, karbonhidrat tüketimimizi gözden geçirmeliyiz. Gece yatmaz gündüz kalkmaz gibi değil de sağlıklı bir uyku rutini oluşturmalıyız. İş yaşamımızda o yoğun çalışma saatlerinde kendimize kısa dinlenme molaları vermeliyiz. Eğer yapabiliyorsanız ki ne mutlu size düzenli spor ve egzersizlerden vazgeçmemeli, sevdiklerimizle geçirdiğimiz güzel eğlenceli vakitleri de yavaş yavaş kapalı mekanlara taşıyabilmeliyiz.

 

 

Eğer herşeye rağmen üzüntü, mutsuzluk ya da pek çok şeye ilişkin genel isteksizlik halini buram buram hissetmeye devam ediyorsanız, neredeyse bu olumsuz hisleri on beş günden fazla hissediyorsanız ve yeni mevsimi de bu depresyon hırkamla karşılarım diye planlamışsanız; yaşam rutininiz ve alışkanlıklarınızda olumsuz yönde farklılıklar da meydana gelmişse bir uzmana danışmanız gerekmektedir. Ancak mutlaka iki üç günlük bir kaç eğitim alıp kendisine terapi uzmanı ünvanına benzer isimler takıp bizleri sadece iyileşmem için neler mümkün gibi safsatalarla bizi iyileştim hissi ile pazarlama ofisinden gönderen şarlatanlardan değil; diplomasının olduğundan emin olduğunuz psikolog ve psikiyatrlardan randevu almalısınız.

Sevgiyle kalın!