Doğanın sarı
renge bürünmesi, havaların erken vakitte kararmaya başlamasıyla birlikte
içimizde oluşan garip bir huzursuzluk hissi, kuruyup yere düşen yaprakların
ruhumuza ve gözlerimize yaşattığı o enfes güzellik ziyafeti...
Güneşin coğrafi
konumumuzdan ve bedenimizden usul usul çekilmesiyle bizde de anlam
veremediğimiz bir hüzün, sessiz sedasız bir içsel gerginlik ya da her zaman
olduğumuzdan daha stresli davranışlar başlayabilir. Kendimizi biraz daha yorgun
hissedip yataktan kalkmakta zorlanabilir, eskiden daha az şekerli beslenirken
kendimizi tatlı krizi ataklarında bulabilir ve fiziksel olarak da sanki
omuzlarımızda yükümüz artmış ve kas ağrılarımız ile gerginliğimiz artmış gibi
hissedebilmekteyiz.
Sonbahar
mevsimine geçiş süreci; düşüncelerimizi, yaşam koşullarımızı, çevresel
düzenimizi yeniden şekillendirmek için mükemmel bir zaman dilimi olabilir.
Sonbahar
depresyonu yılda birden fazla sayıda yaşanabilen, kişinin günlük yaşamındaki
başına gelebilecek olumsuz olay ve kriz dönemlerinden bağımsız olarak
yaşanabilen bir depresyon türüdür. Bu çeşit bir depresyona, ailesinde
duygudurum bozukluğu ve depresyon öyküsü olanlar, D vitamini eksikliği olanlar,
gün ışığından daha az yaralanan bölgelerde yaşayanların yakalanma olasılığı
daha fazla olmaktadır.
Gün ışığının
azalması, beynimizdeki kimyasalları ve hormon düzeylerimizi değiştirerek daha
depresif hissetmemize yol açmaktadır. Zamanında belki de 'beni bu güzel havalar
mahvetti' diyerek kendisini ifade eden şairimiz Orhan Veli de bize bu depresyonu
işaret etmişti. Belki de 2000li yıllarda şarkıcı Göktan yalnız kaldığında bu
depresyon yüzünden 'mevsimlerden sonbahardayım ' demişti. Geçmişten beri bu
yüzden güz mevsimini hüzünle ilişkilendirdik ve yaz aylarında ruhumuz kıpır kıpır olup 'aşık
oluyorum eyvah, yerimde duramıyorum' diye seslendik.
Peki sonbahar
depresyonu yaşamak istemiyorsak neler yapacağız? öncelikle beslenme şeklimizi,
alışkanlıklarımızı gözden geçirmeli; bizi daha yorgun , ağır hissettiren
şekerli besin alımını azaltmalı, karbonhidrat tüketimimizi gözden geçirmeliyiz.
Gece yatmaz gündüz kalkmaz gibi değil de sağlıklı bir uyku rutini
oluşturmalıyız. İş yaşamımızda o yoğun çalışma saatlerinde kendimize kısa
dinlenme molaları vermeliyiz. Eğer yapabiliyorsanız ki ne mutlu size düzenli
spor ve egzersizlerden vazgeçmemeli, sevdiklerimizle geçirdiğimiz güzel
eğlenceli vakitleri de yavaş yavaş kapalı mekanlara taşıyabilmeliyiz.
Eğer herşeye
rağmen üzüntü, mutsuzluk ya da pek çok şeye ilişkin genel isteksizlik halini
buram buram hissetmeye devam ediyorsanız, neredeyse bu olumsuz hisleri on beş
günden fazla hissediyorsanız ve yeni mevsimi de bu depresyon hırkamla
karşılarım diye planlamışsanız; yaşam rutininiz ve alışkanlıklarınızda olumsuz
yönde farklılıklar da meydana gelmişse bir uzmana danışmanız gerekmektedir.
Ancak mutlaka iki üç günlük bir kaç eğitim alıp kendisine terapi uzmanı
ünvanına benzer isimler takıp bizleri sadece iyileşmem için neler mümkün gibi
safsatalarla bizi iyileştim hissi ile pazarlama ofisinden gönderen şarlatanlardan
değil; diplomasının olduğundan emin olduğunuz psikolog ve psikiyatrlardan
randevu almalısınız.
Sevgiyle kalın!