26 Aralık 2013 Perşembe

sanki su birikintisi

 
 
 
Bazen o kadar ksıa sürede oldukça çoklu değişiklikler, karmaşalar, bazen güzellikler, kimi zaman sıkılmalar, daraltılar oluyor ki nerden nereye diyorum kendi kendime. Zamanla sorunu olanlardanım ezelden beri, derin derin bana doğru ilerleyen ve çoğalıp dev dalgalara bürünen bir su birikintisi sanki.  Bir yıl daha geldi geçti ve gitti.


25 Aralık 2013 Çarşamba

KIŞ SORUNSALI


Anam bu ne kış diyerek sözlerime başlamak istiyorum.Eskiden kış mevsimi gelince için için mutlu olur, romantik ruhum heyecanlara kapılır, ev, sinema filmi, battaniye, elimde kahve, dışarıda lapa lapa kar görüntüleri benliğimi sarardı.

Bunların hala mutluluk getirdiği muhakkak ancak artık çocuklu olunca, ' olsun ama yetmez ' durumuna geçtiğimizi düşünüyorum.

Eğer ayazıyla meşhur bir şehirde, saati bilmem kaç metreküp yakan kombi ısıtmalı hatta yoğuşmalı ısıtmalı ay sonunda tutuşturmalı bir sistemle ısınıyorsanız, evdeki velediniz gittikçe büyüyor, büyüdükçe zıp zıp hareketli oluyor, yeni yeni kelimeler kullanmaya başlayıp bu soğuk havada attaa attiii deyip duruyorsa işiniz oldukça zor demektir. Daha dün sosyal medya aleminde 'yaz gelsin şikayet edersem ağzıma şezlongla vurun' cümlesini okuyunca yalnız olmadığımı, bir yerlerde birilerinin de benim gibi haykırdığını görüp sevindim işte!

Çelişkili karmaşalı yoğun karamsarlı bünyem kış mevsiminin artık yalnızca eski kartpostallarda, belki vintage filmlerde, kara boylu boyunca yatıp izimizi çıkarttığımız çocukluk günlerimizde, okul dönüşü arkadaşlarla birbirimize attığımız, ağzımızın atkılarla kaplı olup nefesimizin buharıyla gözlüğimüzün de görüş alanını kapatıp yendildiğimiz kar topu savaşlarında kaldığını söylüyor.

Her ne kadar küresel ısınma, iklim bozulmaları sorunsalları olsa da kış mevsiminin şartları yeniden düzenlenmeli bence..Ha en güzeli yanına yalnızca bir hırkanı alıp çıkacacağın mevsimler bir an önce
 gelsin..sen ne dersin?

 
 
 
 
 
 
 

18 Kasım 2013 Pazartesi

eskisi gibi

Kendinizi ifade etmeye zorlanmazsınız onların yanında, araya zaman girse de sanki bıraktığımız o zamandan başlar dialoglar, en güzel anılardan başlanır sohbet, iyi temennilerle de sonlanır. Ne varsa eskilerde var diye boşa demeyiz zaten gerçek dostlukları da eskitemeyiz.




3 Ekim 2013 Perşembe

özet olsun!


Mama, çikolata
Misket, gazoz, karamela
Bisiklet ve de çiklet
Hoppala yavrum Coca-Cola
Okul, manej
Yarış, kolej
Darwin, hacı-hoca
Çokonat'ın lezzeti bambaşka

Uyusun da büyüsün ninni
Tıpış tıpış yürüsün ninni
Danalar girdi bostana
Gücün yetiyorsa kovalasana

Orhan, Ferdi
Lahmacun acı geldi
Michael Jackson, Zeki Ersoy
Bir de Playboy!
Oy anam oy!
Ne sağcı, ne solcu
Doğramacı, macuncu
Mezoli, Derwall, Kovacevic
Oğlumuz olsun futbolcu

Uyusun da büyüsün ninni
Tıpış tıpış yürüsün ninni
Danalar girdi bostana
Gücün yetiyorsa kovalasana

DYP, SHP, İMF, KDV
AET, TRT, TKP , TUKAKA
Liberal, alaturka
Hicaz, Taksim, darbuka
Vicdan ve de cüzdan
Karakol, zindan, anayasa

Uyusun da büyüsün ninni
Tıpış tıpış yürüsün ninni
Danalar girdi bostana
Gücün yetiyorsa kovalasana

20 Ağustos 2013 Salı

Doğuştan hastalıklı çocuklar, kardeşlerinin ve yaşıtlarını aksine, annelerine aittir yalnızca ve hep öyle kalırlar..
                                       Ursula K. Le Guin

19 Ağustos 2013 Pazartesi

seviniverdim


 
İnsanın tamamlanması ve uyum içinde yaşayabilmesi için iki kişi olması gerektiği düşü yalan. Nasıl olsa bir gün üçüncü bir kişi çıkıveriyor ortaya. Birtakım desteklerle ayakta duran düzeni, sözde birliği bozacak beklenmedik birisi. Üçüncü kişi bir vesile, gevşemiş mili ekseninden fırlatan bir ivme. İnsanın yitirmeye başladığı benliğini, yeni birinin, çekici bir uyaranın yarattığı heyecanla geri kazanmaya çalışması. Bıkkınlık ve hayal kırıklığını aşmak, hayatın anlamsız boşluğuna renk katabilmek için körlemesine bir uçuş denemesi.... diyor inci aral ..bazen benliğimizde, belleğimizde dolanan ancak kelimelere dökecek kadar bir araya getiremediğimiz düşünce uçuşmalarımızın hazır olduğunu görünce seviniveriyor insan.

kapı

annesinin elini tutup yürüdüğü yollarda önünden geçtiği eski evlerin kapılarını gözleyen ve o evlerin içinde neler olduğunu, nasıl hayatlar yaşandığını merak eden bir çocuk tanıyorum. bazı kapılar epey eskimiş yaşanmışlıktan, rengi sanki su yeşili , üstünde çakılıp çıkarılmış çivi izleri var sanki.. ve adeta gergin bir gecenin sabahında bir bıçak geçirilmiş üzerinden de yarılmaya yüz tutmuş gibi bir kaç çizgisi. eski çamurluk var önünde, sıradan bir eve girişte yıpranmış bir ayakkabı tabanının, ayak altında günün yorgunluğunun ağırlığı olan lakin çamur  sanılan toprağının sıyrıldığı, yaşamı da sıyırıp geçtiği...
geriye dönüp baktığında hiçbir şey göremeyen hepimizden olan bir çocuk tanıdım ben. özlediği belki de o annesinin elinden tutup da gezdiği günlerdeki hayatın tazeliği, merak uyandırması, yaşama ilişkin belki de heyecanı...ama artık ne o eski çocuk kaldı ne de arkasında ne olup bittiğini merak ettiği o eski su yeşili kapı.

belle and sebastian

belle and sebastian! yaklaşık 5 yıl önce keşfettiğim, iyi hissetmemi sağlayan, ne zaman dinlesem sanki uzun bir tren yolculuğunda etrafı seyrederken görmek isteyip hayal ettiğim  yaşam manzaralarımın soundtracklarını hazırlayan müzik grubu..haklarında bildiğim eğlenceli bir müzik grubu olmaları ve adlarını eski bir çocuk çizgi filminden almış olmaları...müzik listemden eksik olmazlar...



http://www.hurriyet.com.tr/kultur-sanat/haber/24547609.asp

hayat

Hayat kolay olduğunda bile zordur çocuğum. Hayatın kendisi zordur; onu güzelleştiren şey, onun üzerine düşünmektir yalnızca. Hayat boştur! Herkesin her zaman dediği gibi boş! Onu dolduran anlamdır yalnızca. Bizim ona verdiğimiz çeşitli anlamlar. Bazıları hayat anlamından boşaldığında, onun gerçek yüzünü gördüğünü sanır; hayatın görülecek bir yüzü bile yoktur oysa. O kadar boştur işte hayat; sen bir an önce onu kendi anlamlarınla doldurup güzelleştirmeye bak! Ömrünü ancak böyle hayat yapabilirsin!
                                                                                                                           murathan mungan
                                                              

16 Ağustos 2013 Cuma

Olsun varsınlar!

Anneliği deneyimlemeye başladıktan sonra ebeveynlerin pek çok beğenilerinin, çocuklarının zevklerine göre şekillendiğini düşünmeye başladım. Daha önce dinlemeye tahammül edemeyeceğimiz bir müzik parçasının bebeğimizi mutlu edip eğlendirdiğini gördükten sonra dinleyebilirliğimizi artırmaya başlayabiliriz. Hangimiz kulağımıza hatta kimilerinin gözüne itici gelen Psy'ın gangnam style şarkısını sırf bebeği gülümsüyor diye bilinçli olarak açıp dinlemedi. Çocuk programlarından pepee Alpay'dan önce benim için çok itici bir karakterdi belki de ses tonundan rahatsız olmuştum şimdi Alpayla yemek seanslarında Pepee 'nin ekranda olmasını istiyorum hatta telefonumdan videosuna ulaşmaya çalışırken buldum kendimi ancak Alpay'ın dikkatini uzun süre çekemiyor malesef  sadece artık pepeeyi daha sempatik bulmaya başladım eğer Alpay onu çok severse pepee konseptli bir doğum günü hazırlama kıvamına bile gelebilirim. Dışarıya çıktığımızda garanti bankasının önünde en az 10 dak. durabiliyoruz mesela. Nedeni de reklam afişindeki hayvanlar!  o mutluysa sorun yok reklamdaki o tavuğun sesine bile katlanabilirim. Örneğin süt içmeyi de sevmem ama O'nun sağlığı için yeni değiştirdiğimiz sütçünün ineklerine ne yedirdiğini tahmin edemediğim ve sütü kaynatırken neredeyse maskeyle burnumu kapatacak duruma geldiğim sütle de haşır neşir oluyorum.
Başlangıçta bedenimizi zamanla yaşamımızı ve yaşam biçimimizi şekillendiren bebeklerimiz, çocuklarımız hayata ilişkin görüşlerimizi, hayattan zevk alma biçimlerimizi de değiştirebiliyorlar. Olsun varsınlar! Zaten onların varoluş şekilleri mutluluğun kendisi değil mi?

 

meraktan



Sabahın köründe senin orda ne işin vardı diye merak ettim epey. Acaba ev sakinlerinin senden haberi var mı ya da senin onların sana ve senin varlığına ilişkin düşüncelerinden haberdar mısın? bunu daha önce de yapmışmıydın yoksa bu kendini ilk defa deneyimlediğin bir durum mu? Gergin bir halin olduğunu hissetmeseydim görüntülemezdim seni acaba ben görüntülediğim için mi bu kadar gergin bakışlı bu ruh halin..O pencere kenarından nasıl indiğini göremeyecek kadar vakitsiz ayrılmışım ordan belki bir kere daha karşılaşırız bu nereye doğru gittiğimizi bilmeden yaşadığımız hayattan bir şekilde ayrılmadan...

kısırdan farkı

her zaman herşey olamaz insan. kimi zaman vazgeçmek lazım bazılarından. o zamanları doğru ayarlamak önemli olan. biraz ondan biraz bundan biraz şundan . E ne farkın kaldı o zaman o sevdiğim kısırdan
 

29 Mayıs 2013 Çarşamba

ikon ironisi

            
                     herkesin vardır bir ya da birkaç stil ikonu, taklitler aslını yaşatır o ayrı konu !


köşe minderiyimdir

bir varız bir yokuz bu hayatta! yaşarken yok olduğumuz anlar da az değil aslında..kimi zaman, arap kızının şimdinin komşu kızının camdan baktığı gibi izleriz hayatı! benim gibi her gün köşe minderi modunda olmak istemezseniz boşaltın içinizdeki fazla ağırlıkları, dertleri yastığınızdaki kaz mıdır bilmem ama o malum tüycükleri...


Ücra ormanlarda bir haz vardır;

Issız kıyılarda mest olurum; Kimsenin rahatsız etmediği

Bir çevre vardır, derin denizlerde

Ve uğultusunda bir şarkı vardır:

İnsanı daha az sevmem ama

Doğayı ondan çok severim.
          
                                               lord byran'dan
                                          








24 Mayıs 2013 Cuma

yazmak lazım arada

 
Geçmiş günü beyhude yere yâd etme,
Bir gelmemiş an için de feryat etme
Geçmiş gelecek masal bunlar hep
Eğlenmene bak ömrünü berbat etme
der Hayyam!!
 
ben de diyorum ;
 
geçip gitmek bilmeyen, kimini tanımadığım kimini ise kendimle tanıştıramadığım anlar var zihnimde
öyle göz dalıp kaldığında zannediyorum aklımla gözüm gizli bir köşede zaman defterimi karıştırıyorlar.
herkes için hiçkimsenin birşey yapamadığı zor durumlar vardır ya hani
işte parmaklarımdaki o kalem izleri, bu kırmızı yeşil siyah boyalar...
 
 
 

 
 
 
 
 
 
 
 
 

 


 

8 Nisan 2013 Pazartesi

Saçlarımı seviyorum!

Eskiden yağmur yağarken hazırlıksız yakalandığımızda arkadaşlarla  'amaan boşver saçımız uzar' sözleriyle ıslanmanın özellikle ahmak ıslatan bahar yağmurunun yarar sağlayan  (öyle bildiğimiz) yönüne vurgu yapardık ..
Yakın bir zamanda şemsiyesiz kalıp yine ıslandığımda bu sözler geldi aklıma sonra da saçlarımı gerçekten çok sevdiğimi düşündüm. Her zaman beden algımız bu kadar olumlu olmayabilir bu nedenle kendimizi iyi hissettiğimiz zamanlarda kendimizde beğendiğimiz, hoşumuza giden yönlerimize, özelliklerimize odaklanmak kendimizi daha mutlu hissetmemize yol açabilir.
Saçlarımı gerçekten  seviyorum. Beni hiç bir zamna zor durumda bırakmadılar. Öyle çok bakım istemezler her zaman kurumazlar, zaman zaman adeta yenilenmek ve güçlenmek için dökülürler ancak kolay şekil alır kolay kolay da bozulmazlar.
Orta kalınlıkta ve normal gürlüğe sahip saçlarımı her gün yıkamam, yıkadıktan sonra her ne kadar ıslak bırakmak zararlı olsa da kurutmaktan hoşlanmadığım için boyun tutulma ve yüz felci geçirme risklerine rağmen öyle hemen fön makinası tutmam, elimi yüzümü kremlediğimde ya da acilen hazırlanmam gerektiğinde artan fazla kremi saçlarımı kabartmakta kullanırım. Şampuanımı sık değiştirsem de içine 1 kapsül evigen 1 kapsül bepanthen, 1 kapsül de bemix katarım (cilt uzmanına onaylatılmıştır), kuruluk hissedersem de yumurtalı zeytinyağlı karışımla yarım saat saçlarımı sarıp beklerim. Çok sık kuaförde maşa yaptırmam ama dalgaları yoğun olsun istersem annemden öğrendiğim yöntemle saçlarımı bir gece önceden nemliyken gazete kağıtlarıyla sarar o gece o şekilde yatarım. Eğer çekirdek çitliyorsam ve o kadar çok çitleyip rahatsız olmuşsam ' nasılsa çekirdek saçları uzatır' diye kendimi avuturum.
Ancak şunu bilir şunu söylerim ki saçlarımın sağlıklı olmasını bulgura bağlarım. Bulgur soframın, öğünlerimin tek vazgeçilmezi. Bulgurla yapılmış, bulgurun yanından geçmiş, bulgura benzemiş herşeyi de çok severim. O halde siz de bulgura biraz daha değer verin sabah yiyin öğle yiyin akşam yiyin sonra saçlarınızı rüzgara azcık salıverin!!!













2 Nisan kutlu olsun!

Alpay Oğlan'ın doğum günü 2 Nisan 2012! O doğunca hayatımız değişti, fikrimiz zikrimiz halimiz tavrımız alışkanlıklarımız kararlarımız bakış açımız yaşam şeklimiz hatta şeklimiz şemalimiz değişti. Bu nedenle de Alpay 1 yaşında diye kutlu doğum haftası düzenledik. hazırlık aşaması hem telaşlı hem zevkliydi. Gecelerim bir süre keçeler kesmek kurabiye pişirip süslemekle geçti. Alpay da bu hazırlıkların farkındaydı ve ne zaman yüzüne baksak parmağıyla 1 yapıyordu. Artık Alpay 1 yaşında diyeceğiz diye ödü kopuyordu yavrumun yani fenalık gelmişti. Olsun çok güzel geçti herşey!  ilk önce arkadaş çevremizle kutladık bu özel günü sonra da büyüklerimizle akrabalarımızla kutladık. O halde bakalım resimlerimize, neler yaptık nasıl kutladık...