6 Haziran 2017 Salı

Ağ olmak

Birbirine dolaşmış ipleri olan balıkçı ağını çözmeye çalışan bir balıkçı hayal edelim. Ağın kokusunu, ona yapışmış yosunların elde bıraktığı o yapışkan hissi. Ağa zamanında takılmış, balıkçının umudu olmuş balıkların çırpınışları ve sessiz çığlıklarını. Balıkçı ağı bir kenara bırakır ve ağ olmak o an zordur ve o öylece bir kenara bırakmaz kendini. Ağ olmak nasıldır azizim! 
Yaşlı bir elin ördüğü bir ağdır bu. Ne emekle ne sabırla ne akıl almazlıkla örmüştür onu. Zokayı takar haydi bir umut. O büyük balık onun olsun da zokanın kurşunu adres sormasın. O pullu renkli ama etli olan çok beğenilen ama az bulunan o tür onu bulsun ister. Bir kaç kere yaşanmıştır böyle güzel anlar belleğindedir yaşlı balıkçının. Oğlunu askerlik yapması için gönderdiği, asker eğlencesi düzenledikleri o akşamın ertesi gelmiştir ağına o en güzel tariflerdeki balıklardan biri ama üzülmüştür pek çok. ' tüh keşke daha önce gelseydin de yiyip de gitseydi canım oğlum ' diye. Bir defasında da kendi evini alıp taşındıklarında nakliye aracının sahibinin özverisini görünce onu çok sevmiş ve mevsimi de zamanı da olmasa bile nakliyecinin kısmetine atmıştı ağını ve gelmişti yine büyük bir balık tabii ki  nakliyecinin hiç haberi olmadı bu durumdan. O yaşlı da düşündü, haberim olmadan hangi niyetlerin kısmeti oldum acaba diye tekrarladı kendi kendine. 
Tıpkı balık ağlarının diline tercüman olmuştu kendisi
. Kimi zaman zevkine düşkün, ağzının tadını bilen kendi asil ruhu bedbaht bir soylunun midesi kimi zaman aç bir sokak kedisinin dolup taşan küçücük midesi sebeplenir bu ağdan, ağın iplerinden. 
Belirsizliğe atılmış, nasıl bir güne uyanmış, önü arkası nasıl bilinmemiş bir zaman süreci içerisinde ve zamana rağmen ilerliyoruz. Vaktin acımasızlığı içinde, düşünce hızımızın sınırlılığında, bildiğimiz ışığın bilmediğimiz boşluktaki hızı gibi o ölçemediğimiz manyetik alan dalgaları gibiyiz. Bir marangozun eserini düzelttiği son perdedeki o gürültülü sesleri duyar gibi oluyoruz. Sanki bir genç kıza annesinin aldığı o ilk parfümün alt notalarını koklar gibiyiz.  En sevdiğimiz tiyatro oyuncusunu yakından görmek için girdiğimiz o salonun boş koltuklarında savrulurken henüz gelmemiş protokolün yerinde gözümüz kalmış gibiyiz. İnsanoğluyuz ve doğamızdan kusurluyuz ve kimi zaman bunu bilmiyor; bildiklerimizin gizli tanığı olmaktan başka bir şey yapamıyor gibiyiz. 
Birbirine dolaşmış ipleri olan balıkçı ağını çözmeye çalışan bir balıkçı hayal edelim. Ağın kokusunu, ona yapışmış yosunların elde bıraktığı o yapışkan hissi. Ağa zamanında takılmış, balıkçının umudu olmuş balıkların çırpınışları ve sessiz çığlıklarını. Balıkçı ağı bir kenara bırakır ve ağ olmak o an zordur ve o öylece bir kenara bırakmaz kendini. Ağ olmak nasıldır azizim! 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder