2 Mayıs 2017 Salı

yeşil hurda

Şimdi su yeşili hurdaya çıkmasına ramak kalmış bir otomobilin içerisine bir kaç kişi tıkılıp uzun bir yolcululuk sonrası mola verdiğimiz yerde farklı kültür ve etnik kimliğe sahip yaşlı, eğlenceli amcalarla çılgınlar gibi dans ediyor olma hissi var içimde.
Hatta bunu arkadaşlarımla paylaştığımda, arkadaşımın tepkisi arabanın kaputuna çıkıp dans etmek istediğini söylemek oldu. Dinlediğimiz bir şarkının bende canlandırdığı bu hisler ve ardına takılan hayaller...
Sistemde bir hata var gerçekten öyle. İçinde bulunduğumuz düzen bir çarpık bir yanlış bir ilginç. Hani mobilya takımı taksitini ödemek için çalışıyoruz diyenler var ya ne kadar doğru aslında. Hadi parayı buldun buluşturdun, ya izin alma zorunluluğu, yalnızca emekli olduğunda özgür olma yeterliliği kazanmamız ancak emekliye ayrıldığımızda artık yaş icabı herşeye geç kalabilme gerçekliği ne olacak? Sistem çarpıklığı değil de nedir bu? Neden emekliye ayrıldığımda güney sahilinde bir yere yerleşip ayaklarımı kuma gömme suretiyle romatizmamı dindirerek izdivaya çekilmek zorunda kalıyorum. Ben ne zaman kot şortumu altıma çekip beyaz tshirtümü üzerime giyip yalnızca bir çantayla arabama atlayıp güneşin doğuşunu izleyebileceğim sahillere ulaşıncaya kadar mola vermeden seyahate çıkamıyorum? Kafa nereye biz oraya şarkısını sadece canlı müzik mekanlarında tek elimi havaya kaldırma suretiyle kız arkadaşlarımla hönküre hönküre söylemekle yetinip işlevsel kılamaz mıyım? bir yaşam felsefesi haline getiremez miyim? Tanrı misafiri sadece ebru gündeş olmak zorunda mı ben de arada olamaz mıyım diye düşündüğümüz bu tür serzenişli anlarda halil sezaiye bağlamadan anlık bir farkındalık sağlayaraktan ve derin bir nefes alaraktan 'içinde bulunduğum bu koşulu kabul ediyorum ve onaylıyorum' diyerekten kendimizi telkin edebilmemiz gerekmektedir.

Herkesin bu tür zamanlarda benliğini koruması bir o kadar da savunması için birtakım mekanizmaları mevcuttur. Sosyal medyada gördüğümüz her anını değerlendiren, eğlenen, bebeğiyle kaliteli zaman geçirirken kahkülünü kendi kesip, tshirtünü parçalayıp tarz yapıp bir de yoğurdunu fırında mayalayan bir de spora gidip amuda kalkan kadınlara karşı az çok özenmesi, heveslenmesi, tepesinin atması, öfkesi, haseti olabilmektedir. İşte kimisi bu tür olumsuz duygularla baş etmek için gözünde o kişiyi değersizleştirir, 'aslında çok mutsuz be yaaa' atıflarında bulunur kimisi de telefonunu elinden sessizce masaya bırakıp onu kenara koyar ve hayallere dalar...
İşte şimdi yeşil hurdaya çıkmasına ramak kalmış bir otomobilin içerisine bir kaç kişi tıkılıp yola çıkıyoruz. Bir Kuba, bir Beyrut ya da Bali adaları falan olmasa da güneye doğru yol alıyoruz. Fonda da hazır şarkımız...
 Bu ne biçim hikaye böyle.
Hasta mısın nesin bana söyle
Gel gidelim güneylere
Yenilenip dinlenmeye.....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder